26.12.10

Arsız Peri

sapasağlam durasım var şu duvarın karşısında.ya da kelimelerimi birleştirip dümdüztırmanasımvar.
bir surat ile bir sûret karşılaşsaydı ki ne olucaktı ki.
gidiyor olucaktım ben yada üzümü şıra eden yine damlalar olucaktı pınarlardaki.
sen iyisi mi gitseydin yada kalma deseydin ki ne olucaktı ki bilmediğim.
görüyorsun ya hep bilmediklerimden olmayanlar.
hem ne denirdi ki gitmemişseydim. ne yada kim ya da kime bakılırdı da arsızlığımdan dem vurulurdu.
söylese ya biri.
arsız ve ucubeyim şimdi.
en azından huzurluyum be dayı.

9.10.10

Sonsuz bir yağmur Masalı

Huysuzluğun getirisiydi gidişleri.
Kara Kuyu'nun hikâyelerine boyun eğdi.
Kibarlığına vermeliydi sislerin hinliğini,
ve sövmeliydi yüzüne, bildiği ve sandığı her şeyi.

"Sonsuz bir yağmur" idi masallarındaki,
ve kabuğundaki aşk simgeleri.

Serilivermeliydi ne de olsa savrulan hayalleri,
dönüvermeliydi peşi sıra yediverenleri,
ve dağıtmalıydı etrâfa şekerlerini.

Oysa ki "sonsuz bir yağmur" idi masallarındaki,
bir de sesindeki ebedî tebessüm hayalleri.


7.10.10

Öte Diyar Hikâyesi

Bir salıncağa kurban etmiştim oysa ki tenimin bâkireliğini,
ve hiç dokunmamışçasına ve koklamamamışçasına bir bedeni, sana eğilmişti bedenim.

Yollar, kat edilmekle olsa olsa çoğalırlar.
Bizler ise yol edilmekteyiz sıfatsızca;
ve belki de edinmekteyiz yolsuz düşlerimizi kendimizce,
ancak asla kendiliğinden değil.

Sırsız kendimiz ne mümkün var olsun?

Gidebildiğimizce gidiyoruz diyarlar ötesine;
ancak kendi ötemize geçemedikten sonra her şey boş.

Hem;
Sırsız âlem ne vakit var olmuş?

19.8.10

Ulvî Kibir...













Sadece ölümsüzlüğün kuytusuna saklanan kör gözlerin imanı bizim hayatlarımız...

Yaşamı matah kılan ebediyet değil;
Et parçalarına tutunan safsatamız...

Görünen o ki hazırlık ne buraya, ne oraya, ne ona ne de kendimize.

Oysa ki tembelliği çağıran yoksunluk mirâsımızdı âh!

Aksak bedenlerimize tutturduğumuz yaftalarla gezinmenin verdiği gurur,
Hoyratça savurduğumuz aşk yanılsamaları,
...korkakça...

Bir yol dahi yürümekten âciz avuntuları var bizlerin;
Söz gelimi omuz yükleri,
ve bizleri haklı çıkaran muhasebeleri...

Ah! Bir de ulviyete bürünmeye çalışan kibirli seslerimiz...


.

"Cap"

"Gidiyorum" diyebilmek kolay mıydı sanıyorsun?
Vadi'nin karanlığında savaşmak...
Bedeninde ölmek ve diriltmek beni sende...
Ruhundan taşmak ve aşkın olmak sessizlikte...
Gözlerinden kaçmak ve oyun oynamak senin gibi...
Aşkı kurtarmak uğruna tutunmak ayrılığa...
ve sel olan yaşların kuruttuğu varlığımda yokluğuma merhaba demek...

Seni özlemek;
sessizliğinde ümit beslemek...

Zihnimin odanın bir köşesine yığdığı onca sayfaya bakmak...
...hayatıma sadece bakakalmak duygusuz ve sensizce.

"Gitme"lerinle kalmaya direnmek kolay mıydı sanıyorsun sevgilim?
Ölüme cesaret etmek...?


"Cap"...


http://fizy.com/#s/164blq



17.8.10

dinle Biz'den...

Anlaşılmaz ki bu...
Anlatamadığım gibi çok şeyi, bir tek kelebek kanadı tanık olurdu olsaydı o vadide;
ki oldu da.

Bak işte değiştirdi her şeyi.

Biz'i dinle;
Ses-siz liğim sen-siz liğimde sus-uzluğum olurken yazıyorum bu satırları.
Hiç yokken var olmaya çalışan bencilliğimiz,
Korlaşan ve külleşen bedenlerimize kapılmış...

Biz'i düşle;
Sabırsızca yüklendiklerimizi atmalıyız üzerimizden;
Ben'sizce aşka cesaret etmeli,
Ben'sizce inanmalı,
Ben'sizce dinlemeli...

Gitmeliyiz kendimizden,
...ve birbirimizi bulmalıyız pervasızca...

26.5.10

Sus...kûn.

öyle dir ki;
kuş sesleri gönülden akar geçer,
kanat takar göğsüne,
kalb seker bulut üstünde.
ud sesi cemâlinde bir sızı,
defe vurdukça hû eder.
saç telleri vurdukça
cüruh kan döker suskun...


Amin.


19.5.10

Körebe...

Mumları yak.
Anlatacaklarım var.
Gözlerini yum.
Her kelimem sonsuz.


Su akarken taşa düştü ellerim.
Yumdum gözlerimi...
...bir...iki...üç...
sebepsiz bir derya...
kusursuz bir dünya...
ulaşılmayan bir hülya...
anlatılamayan bir sus.


Şimdi sustum.
Körebe oynuyorum...


18.5.10

Kuş uçuşu...



Dudaklarının kenarı yavaşça kıvrılırken "ssss" sesi çıkar...

Portmantodan kıvrılarak yere doğru uzanan bedenine sarılmışken tekrardan gülümsediğini görmüş;
hmmmm...
bir de toz kutusundaki nabız göstergesi var.

Kuşlar hep özgürce uçar sanırdın, di mi?
Köşe aydınlığıyla vursun sazlar-dı;
göz arsızlığıyla kapılmışlığın vardı;
söz patavatsızlığıyla "saf"lığın...

İşte hepsini taşırken ağacın tepesine, bunları düşündüm.
"Ah yauuvvv..." dedim,
âtıflar da neymiş!?

Bir demirlemişiiiim
bir salmışım sözlerimi.

Anladım sanırım;
anlamadığımsa, tüm aşkların keçe kurusu kuş uçuşlarıydı...



Rumuz: düttürü dünya


.

3.4.10

Deli Üzüm...




























Şişe içinden es be rüzgar!..
Arkamdan önüme es, ahengin bol olsun;
Sözümden susuma es...
Martılar çağlasın denizinde.

Kırmızıya çalsın mâbedinin toprakları;
hokkadan damlasın damlaların...........

Delirt üzümleri bir bir!
Bordoya çalsın kanımız;
son bir sarhoşluğa kalsın,
...soluğumuzdaki özlem kokusu.

23.3.10

Kabzımal O.o

Tüysüz sus kuşu olmalı bu!
Sersemleştikçe balonlar uçuruyor göğün en derinlerine bak bi!

Yosunsuz bir yeşillik olmalı bu!
Kavunsuz peynir tarlası ya da...

Kim bilir belki de saksağan tarlasındaki taş tepside bıraktın,
yaşlı teyzenin pelerinini;
ya da sana pişirdiği otlu çöreği mi önemsemedin,
de getirdin beni kuru tuz yaylasına!?

Neresi ise hazırlanalım!
Göz nişanına atışa hazırlanalım, der misin ebet?

Kursak balatasını yaka gelmişiz bakıver aney;
bu kabzımal pek bi ağır oldu.

9.3.10

Âşikâr...

Bedenlerimizden daha ağır sükûnlarımız var, aşikâr.

Sükûnetin dâvetkârlığından kızaran yüzler,
...bir de,
...kelimelere seslendiğimiz düş kuyuları...

Mürekkebin damardan akması kadar doğaldı oysa ki;
...bir düşten uyanmak.

Sükûnetimizden daha ağır sözlerimiz var, aşikâr.

Utancın çığlıklarından yorulmuş tinler,
...bir de,
...inanmadığımız düş perileri...

Karanlığın ışığı kadar doğaldı oysa ki;
...

11.2.10

Nokta'nın suskunluğu...

Suskunluğuma aldırma n'olursun.
.
Üç noktamın biri eksikti sende,
...ondan düştüm.

Bir de sedefleşen kabuğumdan olsa gerekti...
Birileri hep vardı.
Önce,
...sonra.

Kanatlarından bir tüy düşmüştü de,
...kılıfı oldu sanmıştım notalarımın.

Unutmalıydım.
...yüklenmemiş olsaydı kokunu.

http://fizy.com/s/102oyn

1.2.10

"Nefesim gibiydi..."




















Gözden düşen,
düşer düş ıslığına bırakarak kendini...

sen gündüz olursun,
o gece.
sen gece...
o gündüz.

ıslanan tavan arası şarkılarıydı biten...

birini terk ederken sıyırırsın düşlerini bedeninden.
açtığın sayfalara notlar eklersin,
bedenine soyduğun çıplaklığına teslim edersin kalemini...

"nefesim gibiydi kalemim..."


.

23.1.10

Bir damla papatyaydı sana düşlediğim...

22.1.10

Kadının gözyaşları...



























Girintilerime doluşan kar taneleri geceyi soluksuzca kalemlere yüklüyor...
Üç noktayı ikiye indiremediğimden mi bu,
...yoksa bir kadının gözyaşlarına akıttığım huşû hâli miydi resmettiğim..?

Gece, bir aşk'ı kapsayamayacak kadar dar...
...ve onu bana ulaştıramayacak kadar densiz.

Dur, ve anlat...
...ama unutma ki anlamsızlık kıyâfetini giydin bir kere;
...görünmezliğe bürüyen...

Hayal ettiğim tek şey salıncaktı oysa ki...
Üzerimde uçuşan tül elbise, saçlarımın dalgalarıyla buluşurdu...
Havaya karışan kırlangıç seslerine yıldızlar eklenirdi ilerleyen saatlerde...
Çocukluğuma kaçar, hiç dönmezdim belki de...

Nefes al...ve anlat...

Tüm bu yazdıklarımı anlatabilseydim...

20.1.10

Toz bulutu...

Kaç adımlık mürekkeple dolu yaşam?
Kaç kağıt örter şu bedenimi?

Üzerime yapışan kumaşlardan arınsam...
ve hiç sormasam neden beni sevmediğini.

Toz bulutu kanat olsa,
ve hiç sormasak nedenimizi.

Kaç nefeslik aşksın sen?

Kaç kanat yeter bedenlerimizi taşımaya?



Kuş kanadı aşk...



























"Bir kuşun kanadındadır aşk şimdi..." deyiverdi.

Kar kokusunu içerlemiştim ki, sabah danslarına kaptırmışım kendimi...

Aşk, deyiverdi;
...ne senin bildiğin gibi,
...ne de bir başkasının.

Ondandır ki arama hiç kimseyi...
Aşk sende.

Tek bir varlığa açılan kapılarız biz sadece...
Her ne idiyse...
...bilmedin hiç.
Belki de hiç bilmeyeceksin,
...onu "bilmeye" devam ettikçe.

Kendinden sıyrılmadıkça,
ve âşık değil,
Aşk olmadıkça,
...soluyamayacaksın onu içine...

O, bir kuşun kanadında şimdi...
Ya kanatlarını yeniden takmalısın,
ya da bir kuşa aşık olmalısın.

Ne de olsa...
"...in her heart, her love was true."

http://fizy.com/s/186lv8


photo by Christin Ciaccio


.

19.1.10

dumansı...

















Köşede oturmuş, yaşlı bedenine sığınmıştı..
Sigarası tat vermemekle birlikte, özlediği tek şey dumandı.
Kış lodosunda küçük bir pencere kıyısı..
Köşesi.
Kıyısı.

Gece karanlığına kanat çırpan bir kaç martıydı onu neşelendiren.
Bir de rakısına meze olan leblebi.

Su kıyısı...

Yaşlı bedenine baktı.
Sonra ellerine.
Ufacıklardı...
Bir adam için fazla küçüktüler.
Ama tüm hayatına adanmışlardı.
Onları öptü.
O da öperdi.
...olsaydı.

Kışa karşı gelen ılık bi' rüzgar ürpertti bedenini...
Kokusu geldi.
Öperdi...
...olsaydı.

Yaklaşan sesleri dinledi...
Uzaktan kahve kokusu...
Genç bir çift..

"Lütfen! Onca şey olurken dışarıda,
..bu küçücük şeylerle üzmeyelim birbirimizi."
dedi genç adam.
Kız ağlıyordu.
Denize doğru ıslak gözleriyle baktı...
"Seni seviyorum."


.

Umut Tâneleri...






















 Dün bahsetmiştim çiçeklerinden erik ağacının...
dağ kırlangıçlarına yârenlik eden,
ve sesini duymayayım diye kendimin,
müziğin yükselmesine izinverdiğim halde,
kalbimden fırlayan kuşun dallarına konduğu
pembe çiçekli erik ağacı...

Onu izlerkerken uzandı boşluğum sisli yolun masalına...
Bir çocuk şemsiyesini açmış kar taneleri topluyordu...
"Umut"" dedirtti yine...
varsa yoksa...

http://fizy.com/s/1b1f65

17.1.10

...


....gül.

16.1.10

"...uzaktan her şey daha güzel sanki..."


Naif...

Son kötü kullanım iyiye dair bir kötü âtıf olmakla birlikte gece kuşuna yem.
Sizsiz.
siz...evet siz.
beden...siz.

duraksa ve nefes al.
nerdesin.


















konvoyuna takılan gece perisi derenin yosunlarına dolanmış.
evet...
yardım etmelisin.
ses...siz.

bir daha duraksa.
nefesini bırak şimdi...

Naifliğine ver nefesini hayatın.

15.1.10

Düş...sel.

Ruhsal imgelem
Sözsel beden buluş
.
bir
iki
üç.
.
.
.



bir kediye sundu düşlerini...
tüylerini savurdu gece sürgününe.
yaşam bu olmasa gerek idi...
ne de olsa,
"bir yanlış, kanıtlanıncaya dek doğru"dur.

14.1.10

Kadının Sessizliği...






















Toz bulutları göğe salındı...
ve ben,
dağ yamacında gün seline kandım...
Yanıbaşımdaydın oysa ki,
yanılmışım.

Bir dün dedin...
Gitmemişsen dünlüğünden,
ve sevmediysen huysuzlanan tenimi...
yazık.

Bi yarındı hayalimiz...
Gitmeseydin benliğimden,
ve kucaklasaydın o kadının sessizliğini...

'Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.'


(painting by Pino)

13.1.10


"Gül vuslat, vuslat da hasret, hasretse Gül’dür."

12.1.10

Medet...

Söz gelimi buyur ettim oysa ki...
tüm sessizliğimi yalnızlığına.


O ki, medet ummadığım meşrep bir kadındı.
Bacaklarını aralar sessizce dinlerdi beni.


"Yaşam," derdi...
"...hiç düşlemediğin gibi akar."

Her şey bölü yalnızlıktır, almak eline kalemi...

Çentikleşmiş bardağın kıyısına vuran lodos dalgaları, şu bahtiyâr hayatı veryansın etmeksizin kabullenmeyi teklif ediyorken,
Ve avucuma dökülen iki kahve çekirdeğini dönüştürüyorken kış masallarına,
Şems kapısını aralar ve buyur eder...

Görgüsüzce haykırır tenim;
...bağırdıkça parçalanır kalbim...

En saf bildiklerimi tezgaha yatırmış olmakla kalmamışımdır,
Tensizliğin sükûnunu da yanımda getirmişimdir...

Kezâ...
Kezâ kimse sormamıştır nedir tüm bu bitap hâlin suâli...

Bir cevap da bulunamamıştır bu suâlin tinine.

Bir dal tomurcuklanır...yaprak olur...
O yaprak kurur, sararır, dökülür...

Her şey, gün gelir ölür...
Bilir misin?
...

O kadın kelâm etmiş ya hani:
Her şey bölü yalnızlıktır, almak eline kalemi...

Sen ister dile, ister söv...

İstersen bir bahar ağacının dallarına kon.

O yapraklar dökülür...
...yine sen kalırsın bi' başına.

Koyverdiğin oncalıklar duman olur başının etrafında;
Sarmaştığın duvar, arnavut kaldırımlarına düşürür küllerini...
Sen duymazsın...
belki, toprak olduğunda anlarsın.

11.1.10

Niş Perisi...

Nişlerde oturan bir kaç peri var bu gece...
Gece daha olmadı,
...ama oturuyorlar düşleriyle.

dedim ya;
biz varız... gerisi masal..
ama o masal da güzel...
sadece biz...
unutulmaması gereken tek şey.
gerisi gerçekten bomboş bir masal...


http://fizy.com/s/16waye

Aşk...?

Hiç kimse gülmezken, onun umursamadan çoşkuyla kahkaha atması değil miydi beni ona aşık eden?...

Düş yarısı...

Sarhoşluğuma ver.


Billur bir kadehe kaptırdım ruhumun yarısını...

...
diğer yarısını sorma hiç...
bir bülbüle defnettim onu.

Düş yarısı gibi oldu bir sus;
Bir yudumluk huzur tasası...

Koku...

...cam buğusuna yakıştı buz kaplı kalbim.
en uzun geceye saplanan hançer ruhuma girdi...
seni izliyorum...
camdaki yansımanda kokluyorum seni…

Kitap kokusu...

Bir dağ kırlangıcı çıktı içimden.
Sihirbaz ellerimi tutmuş, susmayayım diye kokluyor sözlerimi…

Gözlerine her daldığımda fırtınalar seyrediyor usulluğunda.
Kaç defa ağladık aşk niyetine?...
Ben burada “a cry for love” dedikçe uzaklığın yakınıma koşuyor çırpıntılarıyla denizin.
Ya soldukça taşan toprağa ne demeli!?
…ya da keskin kokusuyla lodosa karışan yosun çığlıklarına…?

Unuttum…
Kış gecesi sıcak odanın buharlaştırdığı aşk sözcüklerini.


Sen mektuplarıma ekledikçe noktaları,
…ve uçurumun o aşina olduğumuz kenarında sohbete daldığımız günleri andıkça…
uçasım geliyor.
İlk gece olduğu gibi.
Kitap kokuları arasında bir göz dalgınlığı gözlerden ruha…
…akan bir nehir gibi.

Fısıltı...

Niyetim ne gizlilikti ne savurganlık…

Ebedi bir girizgâhla açmak isterdim sözcüklerimin anlamını.
Ne bunları okuyan anlardı o zaman, ne de kalem tutan ellerim.

Bir düş kurduysam affola;
…zira ne çok düş ile çıkılmış olunan şu yaşam,
bir ân sunuyor bize,
bir şans…
her şey için.
her şey.

Ne senin kendi ismin ile yol alman,
ne de benim salyangoz utangaçlığıyla ânın âşikar gizemine dem vurmam değiştiriyor bunu.

Ne de geçmişinden bir iz ile yoluna yeniden çıkmam…
Niyetin.


Niyetsizlikle dökülen her tohumun göğe saçılmaktan başka çâresi yok...

Fısıltılarına kulak ver perilerin...

Sus...



Bir sus çıktı mı içinden,
sıkıştıramazsın bulutların arasına,
yağman gerekir...

Sonra dansa başlar kuşlar...

Geceyi dinledikçe güneşe özenir,
aşk duyarsın aya...

Tadı, burukluğu,
ayaklarında taşıdığın kumları hala oradadırlar...

Bir anlığına da olsa.

Kısamazsın seslerini,
çığlıklarını bulutların.

Ne sen, ne de bir başkası edemez cesaret buna...

Sen sandıkça,
kumaşların pamuğa dönmesi gibi döner bedenin toprağa...

Bir yıldız koşar, atlar kucağına;
her şey sadece bir anlığına...

Ölü Aşk...

Düğümlendi derken… Söz bitti.

Üzerim toprak oldu.
Unutsam da beyhude bu hayat.
Unutsam da hatırası çok…

Gözlerime yaşaran yağmur yağsa üzerime;
…toprağım tenime bulaşır, lekelerdi;
Dudaklarda düğümlenen bir söz gibi.


Kuruyan rüzgara adadım ruhumu…
Yaprağın gönlünde bir damla gibi.

Sarardıkça üşüdüm,
…aşka öldüm.

Kırmızı...

“Kabuğumuzdan kurtulduk” diyebilmek…
Sıyrıldıkça akışkan…
Ta içime akan bir güneş sızıntısı.

Göz aldanışı.
Hazin bir düş.
Bir göz düşüşü bu sızı.
Sözsüz bir yakarış.
Ne sen diyesin,
Ne ben diyeyim diye.
Kırmızı bir gece akıttın içime.
Bir sızı.
Ama yeter…
Kırmızı.


http://orkuntuzel.com/

Ân...

Yaşam ‘an’ılardan dolmalıydı,
Taşmalıydı gökyüzünden evrenin uçsuz bucaklarına…
Topraktan keçi sürüleri zıplamalıydı her kürek sallayışımızda,
Bir de gökkuşakları…
Salyalanmalıydık yataklarımızda, sevgililerimize;
Binlerce minik ‘an’ doğmalıydı o ânlarda…
Sevdiceklerimizle ipliklerini örmeliydik denizin,
Okyanuslarına açılmak için ebediyetin…
Bir sümüklüböceğin kabuğunda bulmuştuk oysa ki yaşamı,
…ki en ihtişamlısı da bu olsa gerekti.