19.8.10

Ulvî Kibir...













Sadece ölümsüzlüğün kuytusuna saklanan kör gözlerin imanı bizim hayatlarımız...

Yaşamı matah kılan ebediyet değil;
Et parçalarına tutunan safsatamız...

Görünen o ki hazırlık ne buraya, ne oraya, ne ona ne de kendimize.

Oysa ki tembelliği çağıran yoksunluk mirâsımızdı âh!

Aksak bedenlerimize tutturduğumuz yaftalarla gezinmenin verdiği gurur,
Hoyratça savurduğumuz aşk yanılsamaları,
...korkakça...

Bir yol dahi yürümekten âciz avuntuları var bizlerin;
Söz gelimi omuz yükleri,
ve bizleri haklı çıkaran muhasebeleri...

Ah! Bir de ulviyete bürünmeye çalışan kibirli seslerimiz...


.

"Cap"

"Gidiyorum" diyebilmek kolay mıydı sanıyorsun?
Vadi'nin karanlığında savaşmak...
Bedeninde ölmek ve diriltmek beni sende...
Ruhundan taşmak ve aşkın olmak sessizlikte...
Gözlerinden kaçmak ve oyun oynamak senin gibi...
Aşkı kurtarmak uğruna tutunmak ayrılığa...
ve sel olan yaşların kuruttuğu varlığımda yokluğuma merhaba demek...

Seni özlemek;
sessizliğinde ümit beslemek...

Zihnimin odanın bir köşesine yığdığı onca sayfaya bakmak...
...hayatıma sadece bakakalmak duygusuz ve sensizce.

"Gitme"lerinle kalmaya direnmek kolay mıydı sanıyorsun sevgilim?
Ölüme cesaret etmek...?


"Cap"...


http://fizy.com/#s/164blq



17.8.10

dinle Biz'den...

Anlaşılmaz ki bu...
Anlatamadığım gibi çok şeyi, bir tek kelebek kanadı tanık olurdu olsaydı o vadide;
ki oldu da.

Bak işte değiştirdi her şeyi.

Biz'i dinle;
Ses-siz liğim sen-siz liğimde sus-uzluğum olurken yazıyorum bu satırları.
Hiç yokken var olmaya çalışan bencilliğimiz,
Korlaşan ve külleşen bedenlerimize kapılmış...

Biz'i düşle;
Sabırsızca yüklendiklerimizi atmalıyız üzerimizden;
Ben'sizce aşka cesaret etmeli,
Ben'sizce inanmalı,
Ben'sizce dinlemeli...

Gitmeliyiz kendimizden,
...ve birbirimizi bulmalıyız pervasızca...