14.12.12

şiştim

seslerini gün ışıltısına kavuşturan bissürü vızıltı vardı gün boyunca.

bazen ben üzülüyorum, olduğum insana.
bazen de hırçınlaşıp kavuruyorum kendimle bahçedeki hardalları.

bi de karahindiba tüycüklerini üfleyesim geliyor.
öyle.

"she's not comin' home tonight.." dedikçe şişiyorum.
içim şişti içim.

kediler geçiyor bi de pencerenin önünden.
kovalayacak takatim de yok ki,
yoksun diye hep.
hep ondan işte.
şiştim.

gözlerimi açıp kapatınca çipil çipil bakıyorum uzaya.
gıcık oluyorum bildiğin
ya da bilmediğin
işte.

gecelerin birinden bu gecede ben pek şiştim.



14.8.12

Barbunya Pilaki

Gece sarılıyor etrafımdaki huysuzluğa, biz yaldızlı karıncalar, dönüyoruz bahar direkleri kıyısında...
Doğa sesini alçalttıkça çılgına dönen insanın çığlıkları daha da kulak tırmalayıcı gelse de,
ve her geçen gün daha da kalabalıklaşsa da şu toprak üstü zihniyeti,
sükûneti bozmadan doğayla dans etmek iyi geliyor.
Son zamanlarda huysuzluğumu atıyorum toprağa...
O alıyor hepsini, dinlendiriyor, çiçekler olarak sunuyor gerisin geri.
Bir de barbunya verdi.
Pilakisini de çok severim.

5.3.12

.

Sessiz
Siz
.
Bensiz
.
Biz
.
Göre
celi
.
Tin
sel
.
Ten
sel
Al
lâl
.
İlk
tın
ı
.

Mümkün
.

tamam
.
Siz
Sen
.

http://www.youtube.com/watch?v=F-4wUfZD6oc

15.2.12

9.1.

Birlikler yığıntılarla sebepsiz sualsiz önümde.
Kır sesleri kumrularla Ada'nın en ucunda.
Beyaz Oda Sus'u.
9'u 1'e çaldım; sus idi hakîkatım.

Kıvrıldım içimde;
                       sandım ki
        görülürüm
                       sandım ki
        övülürüm
                       sandım ki
        sevilirim.
Yanılmışım.

Yedi Göğün Semâsı'na doğurdum güneşlerini Mahşer'in,
Sükûneti kilitledim bağrıma,
Gönüldaşlıktı kıblem, lâkin dilime hâkim olamadı ruhum.

Eyvallah.



                                 

9.2.12

Ben, İnsan...


Tarih sayfalarının izdüşümleri yansıyor aynama.
Ayaz.
Poyraz.
İstanbul.
Her şey, her zamankinden karanlık…
Işığa geçişin özlemle kavrulmuş huşû dumanı var bulutların üzerinde.
Edilen onca yemin unutulmuş,
Görmezden gelinen onca savaş yenilenmeye yüz tutmuş.
Hava aydınlık.
Kar, daha da aklaştırıyor çirkinlikleri.
Yüz yıl öncesine ayak basıyorum.
Kırmızıya çalan sokaklar, alevden gökyüzünde demleniyor.

Ben, İnsan, hâlâ acısını ve pişmanlığını taşırken sırtlandığım ruhların,
Görmezden gelemiyorum artık haksızlığın.
Geçen yıllar hiçbir şeyi değiştirmemiş sanki.
Köşeye yığdığım defter sayılarını unutmuşken  tam da, eskilerden nüfuz etti.

Ben, İnsan, hâlâ anlayamıyorum kendimin kendimden farklı olmadığını.
Sözcüklerimin ayakları birbirine karışıyor,
Ne diyeceklerini bilmiyorlar pervazıma konan kumrular.
Fethettiğim dalgalar beni bir hışımla alabora edecek kadar sâkinler oysa ki…

Ben, “insan”,
Küçüldükçe büyüyorum amansız kaçışlarımda.

16.1.12

Bulut Cadısı

Üzüm karası kar taneleri süzülüyor göklerden aşağı... kolaçan ediyor, yokluyor deveranımı;
...kolluyor hırçınlığımı.

Mai bulutlar siyaha çalıyorlar,
...dolaştıkça zemheri damarlarında aklımın.

Savunmasız çocuk heyecanlarımı amansızca çalıyor düşlerinden Gece'nin.

'Düşün Bahçesi' bahçıvanlığına sunuyorum sessizliğimi,
...ellerimdeyse Meryem Ana Kandilleri...

Yanıbaşımda, sebepsiz yere ağlamaklı çam iğneleri.
Gönülsüzce dönüyor kar taneleri...
...dönüyor insan her dem umarsızca...
...soluksuz.

Hades'in dipsiz kuyularına atsam ya dileklerimi!
Onca sahipsiz ruhun güruhuyla devinen sersemliğimle sarılsam Bulut Cadısı'na...

Hem, salmadıkça kök toprağa,
...rüzgarın hâkimiyetindesin.

12.1.12

Şeb-i Hayal

Balçığa bulanan kurşun kalemlerini süzdü göz ucuyla.
Fırtına yakındı.
Boşluğa çevirdi yüzünü...geceye.
Sarhoşluğuna verdi yaşlarını gözlerinin.
Bir hayat daha...
...bir kalp daha, ne fark ederdi ki.
Baykuş sessizliğinde kırmızıya çalınıyordu gece,
...ve elinden gelmeyen avuntuları bir kenara yığmıştı fütursuzca.
Pervazın hemen avlusuna bırakmıştı beyaz düşlerini;
...zirâ bu gece onları kuşanmayı hak edememişti.

Belki...

O 'hissiz sus'unu rafa kaldırmalıydı;
Ancak öyle göz yumabilirdi fısıltılarına karanlığın.