12.1.10

Her şey bölü yalnızlıktır, almak eline kalemi...

Çentikleşmiş bardağın kıyısına vuran lodos dalgaları, şu bahtiyâr hayatı veryansın etmeksizin kabullenmeyi teklif ediyorken,
Ve avucuma dökülen iki kahve çekirdeğini dönüştürüyorken kış masallarına,
Şems kapısını aralar ve buyur eder...

Görgüsüzce haykırır tenim;
...bağırdıkça parçalanır kalbim...

En saf bildiklerimi tezgaha yatırmış olmakla kalmamışımdır,
Tensizliğin sükûnunu da yanımda getirmişimdir...

Kezâ...
Kezâ kimse sormamıştır nedir tüm bu bitap hâlin suâli...

Bir cevap da bulunamamıştır bu suâlin tinine.

Bir dal tomurcuklanır...yaprak olur...
O yaprak kurur, sararır, dökülür...

Her şey, gün gelir ölür...
Bilir misin?
...

O kadın kelâm etmiş ya hani:
Her şey bölü yalnızlıktır, almak eline kalemi...

Sen ister dile, ister söv...

İstersen bir bahar ağacının dallarına kon.

O yapraklar dökülür...
...yine sen kalırsın bi' başına.

Koyverdiğin oncalıklar duman olur başının etrafında;
Sarmaştığın duvar, arnavut kaldırımlarına düşürür küllerini...
Sen duymazsın...
belki, toprak olduğunda anlarsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder