22.9.11



Kullanmış olduğu hiç bir kelimeyi kullanmamaya dikkat etti.

Nefesi kesik.

Rüzgar sessiz.

Bu hiç alışıldık değil.

Sokakta patlayan silah sesleri, ormanın sessizliğine karıştı.

Gitmek istedi.

Kalabilirdi.
Evet, yapabilirdi bunu.

Her gün erken kalkardı; o banknotları elde edebilmek uğruna her nefesini fedâ edebilirdi.

Akşam iş çıkışını bekler, şehrin en amansız hırsızı olan trafikle randevusunu kaçırmaz, ve hiç bir şey olmamış gibi devam edebilirdi.

Evet, bunu yapabilirdi.

Balkondaydı bunları düşünürken, ve bir kaç saniye sonra içine düşeceği  zihinsel çıkmazdan habersiz gökyüzüne çevirdi yüzünü.

Rüzgar esti, ve önündeki masada duran çiçek dolu vazo bir hışımla düştü, kırıldı.
Çay bardağının tam da yanına.

Dökülenleri topladı.
Cam kırıklarını dikkatlice sigara tablasının içine yerleştirdi.
Her yere dağılmış olan su damlalarını temizledi.

Çay bardağına uzandı, bir yudum.. Artık çok geçti.

O an, zihninde tetiklenen düşünce silsilesini durdurmak için yapabileceği hiç bir şey yoktu: bardak..çay..vazo..kırıklar..cam..her yerde.

Cam parçalardan biri bardağın içine girmiş olabilir, midesine doğru yol alıyor olabilirdi. Bir kaç saat içinde midesi, diğer bir kaç saat içinde ise bağırsakları paramparça ve kan revân içinde olabilirdi.

Bu, onun sonu olabilirdi.
Zihninin sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder